diyarbetdiyarbetganobetbetmarlosweet bonanzaizmir bayan escorthttps://1baiser.com/escort/parisankara escort bayankayseri escortbodrum escortlarizmir escort bayancasino siteleriEscort Londonmecidiyeköy escorthttps://www.turkcasino.net/casino sitelerihttp://www.milano2018.com/ http://www.elculturalsanmartin.org/canlı casinoslot sitelerideneme bonusu veren sitelerkumar sitelerihttp://www.robinchase.org/online casino india real money

Bebeklerde Sinir Sistemi ve İlk 6 Ay

Bebeklerde sinir sistemi; anne karnında, ilk haftalarda oluşmaya başlıyor. Doğumdan sonraki ilk 6 ay, bilgi kaydı ve yerleştirmesi açısından eşsiz evresinde olan sinir sistemi, sonrasında yine 3-6 seneye kadar hızla gelişerek en aktif süreçlerini yaşıyor.

 

100 milyar sinir hücresi (nöron) ile dünyaya geliyor, her bebek. Anne karnındaki gelişim sürecini sorunsuz tamamlayan her insan yavrusu, böylesine müthiş bir potansiyel ile doğuyor ve bu milyarlarca sinir hücresi (nöron) sayesinde insanlığını gerçekleştiriyor, gün gün… Uzmanlar, özellikle anne karnındaki ilk 10 haftanın, çocuğun yaşantısında ileriki yıllarda sinir sistemi açısından belirleyici olduğunu söylüyor. Yani; anne adaylarının gerek beslenme ve istirahat, gerekse psikolojik açıdan kendilerine özen göstermeleri gereken bu dönemde, bu yeni insan yavrusunun sinir sistemi temelleri atılıyor.

Doğumdan sonraki ilk 6 ayın önemi ise çok başka! Bu 6 ay boyunca sinir hücreleri hiç ölmüyor. Bebeğin dışarıdan aldığı her uyaran sayesinde, sinir hücreleri arasında bağlantılar oluşuyor. Yani; her öğrenmeyle,nöronlar arasında yeni yollar ve köprüler gelişiyor. Sinir sistemi gelişimi, bebeğin en pasif göründüğü ilk 6 ayda, görünenin aksine, en aktif sürecini yaşıyor.

  6 aydan sonra ne mi oluyor?

Aktif edilmeyen nöronlar bir bir ölmeye başlıyor. Milyarca nöron, belki de boşa harcanmış oluyor. Bir yandan uyaran almadığı için elenen nöronlar, diğer yandan 6. yılın sonuna kadar devam ettiği ileri sürülennöronlar arası bağ oluşumu; okul sıralarında, matematik dersinde doldurmaya çalıştığımız havuzlu problemleri anımsatıyor. Uzmanlar, ilk 6 ay ağırlıklı o ilk yıllarda çocuklarımıza, her fırsatta görsel-işitsel-fiziksel uyaranlar sunmamızı öneriyor. Aynı uyaranı farklı şekillerde tekrar tekrar sunmak da ayrı bir yöntem. Örneğin; sesimizin tonunda ve iniş çıkışlarında yapacağımız değişikliklerle, çocuğun sinir sisteminde farklı kodlamalar yapmasını sağlayabilir ve beyin gelişimine katkıda bulunabiliriz. Uyaran almadan, kendi haline terkedilerek büyüyen çocukların beyin organlarının gelişmediği, küçük kaldığı tespit ediliyor. Üstün zekâlı çocukların da bu ayrıcalığa sahip olmaları, bebeklikten itibaren (hatta doğum öncesi süreçten başlayarak!) çeşitli uyaranlar eşliğinde gelişmeleriyle ilişkilendiriliyor. O vakte kadar sinir hücreleri arasında ne kadar bağlantı kurulabildiyse, kalan ömrü boyunca çocuk, onları kullanıyor. Artık yeni bağlantılar oluşmuyor. Öğrenme eylemi, ömür boyu devam ediyor; fakat ilk yıllarda sabitlenen mevcut sinir hücrelerinin bağlantıları üzerinden.

Görüldüğü gibi, hiçbir şey tesadüf ya da girişimlerimizden bağımsız yazılmış bir kader değil!

Annelik, babalık da; biyolojik olarak sahip olmanın adı değil. Görevimiz; sadece, çocuklarımızın karınlarını doyurmak değil. Onların, bir ömür boyu kullanacakları sinir sistemlerinin kalitesine olumlu katkılarda bulunmak, bir anne babanın belki de en önemli vazifesi. Bunun için çocuklarımıza verebileceğimiz en paha biçilmez iki şey: İlgi ve sevgi.

İlginizi Çekebilir

Bir Yaşına Kadar Bebeklerde Beslenme Düzeni

Bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişimini tamamlaması, doğduğu andan itibaren  beslenme ve uyku düzeninin en doğru …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir